Çarşamba, Kasım 16, 2011

Bir Kırkpınar efsanesi: Koca Yusuf ile Kel Aliço’nun başpehlivanlık güreşi!

Kel Aliço
1885 yılında Kel Aliço, Kırkpınar'a 27. defa başpehlivanlığı almaya gelmişti. Kırkpınar Başpehlivanlığını 26 sene gibi uzun bir müddet kimseye kaptırmamıştı. Bazı seneler Kırkpınar'da kendisine rakip çıkmadığından hiç güreşmeden baş ödülü aldığı olurdu.

O sene de kendisine rakip çıkacağı sanılmıyordu. Bazı güreş meraklıları o seneler yeni yeni parlamaya başlayan Adalı Halil Pehlivan'ın, Aliço ile oynaş (gösteri) güreşi yapmasını teklif etmişlerdi. Ama Adalı Halil, o sene Kırkpınar'a gelmedi. Herkes yine Aliço'nun güreşmeden baş ödülü alacağını anlamıştı.

Kırkpınar'a her boyda güreşmek için ülkenin çeşitli yerlerinden yabancı pehlivanlar gelirdi. Tabi o sene de Er Meydanı’nda kozlarını paylaşmak isteyen birçok yabancı pehlivan gelmişti. Hele Kırkpınar'a ilk gelenler hemen belli oluyordu.

O zamanki güreş terbiyesine göre kimse tanımadığı bir pehlivana hangi boyda güreşeceğini sormazdı.

Yabancı pehlivanlardan birisi beyaz çehresi, gösterişli pençeleri ve hayli genç oluşu ile dikkatleri üzerinde topluyordu. Başında Trablus Şalı meydanda kıspetinin zembiline yaslanıp, sakin ve umursamaz oturuşu kendisine olan ilgiyi daha da arttırıyor ve herkes onun hangi boyda güreşeceğini tahmine çalışıyordu. Çoğu, onun büyük ortaya çıkacağını tahmin bile etmiyordu. Fakat küçük boy güreşleri bitip büyük orta güreşçileri çıkmaya başladıkları anda onun soyunmadığını gören Kırkpınar meydancısı yabancı pehlivana danışmak mecburiyetinde kalmış ve ona şöyle seslenmişti:



“Ağam kusura kalma, yabancı olduğunu bildiğim için söylerim; soyunanlar büyük orta güreşçileridir. Soyunacaksan soyun. Yoksa bundan sonra başaltı güreşleri yapılır. Kırkpınar güreşleri köy güreşlerine benzemez. Bilesiniz ki sizin köyün baş pehlivanları bile burada büyük orta ödülünü alamazlar.”

Ama yabancı pehlivan meydancının bu sözlerine sakin tavrını değiştirmeden yaslandığı zembilinden dahi doğrulmadan: “Büyük ortaya güreşmeyeceğim ağam.” diye karşılık vermişti.

Meydancı ilk defa Kırkpınar'a gelen bir pehlivanın hangi cesaretle büyük ortaya soyunmadığını anlamamıştı. Başaltındaki pehlivanlar zamanın en meşhur ve en yaman güreşçileriydiler. Çoğu başpehlivanlığa sırf Aliço yüzünden soyunmamıştı. Büyük orta güreşçilerin sonlarına doğru başaltına güreşecek pehlivanlar da soyunmaya başladılar. Yabancı pehlivan ise yerinden kıpırdamamıştı. Artık herkes yabancı pehlivanın başa güreşeceğini anlamıştı.

Anlaşılan bu yabancı Aliço'nun varlığından ve onun şöhretinden bihaber diye aralarında konuşuyorlardı. Bir yabancı pehlivanın baş güreşe çıkacağı Aliço'ya bildirilmişti. Aliço o zamana kadar hiç aldırış etmediği pehlivana şöyle bir baktıktan sonra yanındakine şöyle der: “Ağam dört seneden beri şu Kırkpınar'da esaslı bir güreş atamadık. Hep oynaş güreşi yaptık durduk. Hiç olmazsa bu sene biraz pençeleşeyim. Güreşi bırakacağım şu son zamanlarda ağzımın tadıyla bir pehlivanlık göstereyim, önümüzdeki sene olmazsa bile iki sene sonra Adalı Halil Başpehlivanlık meydanını doldurur.”

Aliço bu sözleriyle Adalı'daki güreş kabiliyetini anlatmak istediği kadar yabancı pehlivanı da dikkate almadığını gösteriyordu. Ona göre kendisinden sonra başpehlivan olacak birisi varsa, o da Adalı Halil pehlivandı.

Başaltı güreşleri akşam karanlığına kadar devam ettiğinden baş güreşleri ertesi güne bırakıldı. Zurnalar insanı coşturan başpehlivanlık havaları çalmağa başlayınca Aliço kalkmış soyunmaya başlamıştı. Yabancı pehlivan da Aliço'nun arkasından zembili elinde soyunmaya gidiyordu. Aliço soyunup meydanda dolaşmaya başlayınca, halk ayağa kalkarak kendisini teşvik edici sözlerle alkışlamağa başladı. Yabancı pehlivan da sırtında gömleği ile meydanda göründü. Serbest hareketleri ve heyecansız görünmesi insanda başpehlivanlığa çok soyunmuş intibaını bırakıyordu.

Aliço artık bakışlarını yabancı pehlivandan kaçırmadan onu çatık bir şekilde süzmeye başlamıştı. İkisi de yağlanıp güreşe hazır duruma geldiklerinde meydanda çıt çıkmaz olmuş, herkes bütün dikkatini cazgıra vermişti. Çünkü tanımadıkları bu yabancı pehlivanın kim olduğunu, nereli olduğunu cazgırdan öğreneceklerdi. Cazgır da halkın bu merakını bildiğinden duadan önceki pehlivanları takdim eden konuşmasında kelimelerin üzerine basarak gür sesiyle şöyle diyordu:

“Ağalar, ey ahali, Başpehlivanlığa meşhur Ali Pehlivan ile Deliormanlı Yusuf Pehlivan kapışacaklardır.” Cazgır Aliço'ya hitaben:

“Ey Aliço, Koca Aliço, Kırkpınarın 26 senelik başpehlivanı Aliço! Huzur güreşlerinde ve şu meydanda yendiğin nice pehlivanlarla haklı bir şöhret kazandın. Ama bu yüzden kendine çok güvenme. Unutma ki, ummadığın taş, baş yarar derler. Karşına çıkan Deliormanlı Yusuf'un nasıl bir pehlivan olduğunu az sonra anlayacaksın. Burası er meydanı, yiğitler meydanıdır. Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar. Her ana ayrı bir yiğit doğurur.”

Sonra Yusuf'a dönerek: “Ey Yusuf Ağa, Aliço'nun saç kalmamış kafasına bakarak geçkin diye düşünme. Ona Gaddar Aliço derler. Aman vermeden güreşir. Oyundan oyuna geçer heran, kolla kendini ona göre davran.”


Her ikisi de, halkı selamladıktan sonra peşreve başladılar. Aliço genç bir delikanlı gibi seri peşrev yapıyor ve fırtına gibi dönüyordu. Yusuf'un da koca elleriyle yaptığı peşrevler çok ustaca ve gösterişliydi. Peşrevinden de anlaşılıyordu ki, işinin ehli bir başpehlivandı. Peşrev faslı bittikten sonra Aliço gaddar lakabına yaraşır bir şekilde karşısındakini yıldıran müthiş elenselerini vurarak güreşe girdi.

Aliço'nun o elenselerini yiyip de sarsılmayan pek azdı. Halk Yusuf’un bu elenselerden hiç de sarsılmadığını görerek heyecanlanmış ve zevkli bir güreş seyredeceklerini anlamıştı. Aliço, Yusuf'tan çekinmediğini göstermek istercesine dik güreşiyor ve onun dalmasını bekleyerek elenseleriyle yıldıramadığı bu güreşçiyi öldürücü boyundurukları ile hırpalayıp, yenmeyi tasarlıyordu.

Yusuf bunu sezinlemiş gibi bir defa olsun paça kapmak için dalmamıştı. Güreşin başlaması bir saate yaklaşırken Yusuf, Aliço'nun elenselerine karşılık vermeye başlamıştı. Koca pençeleriyle öyle bir elense çekiyordu ki Aliço, o zaman Yusuf'un ellerindeki kuvveti farketmiş ve karşısındakinin çok kuvvetli bir pehlivan olduğunu anlamıştı. Açık vererek güreştiği halde Yusuf'un da dalmamasına bir mana veremiyordu.

Kendisi saatlerce güreştiği için güreşin uzamasının kendi yararına olacağını düşünüyordu. Ama iki saate yakın bir zaman geçip de Yusuf'un yorulmadığını sezinleyen Aliço, taktiğini değiştirerek şimşek gibi çift paçaya daldı. Yusuf da çok seri bir dönüşle paçalarını kaptırmadan öne doğru yüzükoyun kapaklandı. Aliço da dizleri üzerinde emekleyerek Yusuf’u kasnağından bastırıp, kalkmasına fırsat vermedi. Yusuf ayağa kalkmak için sağa sola hamle yaptıysa da Aliço'nun pençesinden kurtulamayacağını anlayarak, açık vermemek için mümkün olduğu kadar toplandı. Aliço, Yusuf'u altında zaptettikten sonra hemen şark kündesini doldurmaya başladı, İşte o anda, Yusuf'un Aliço'nun elinen kurtularak ileri fırladığını ve korkunç bir nara ile Aliço'yu ayakta karşıladığı görüldü. Herkes Yusuf'un kuvvetine ve güreşin hareketliğine hayran kalmış, ikisini de övücü sözlerle teşvik ediyordu. Akşam grubuna doğru Yusuf bir daha düşmeden güreşi başa baş sürdürmeye başlamıştı. 

Saatler geçmesine rağmen güreşin hızı gittikçe artıyordu. Güreşte kimin galip geleceğini kestirmek çok güçtü. Ama Yusuf'un daha nefesli olduğunu da güreşten anlayanlar sezinlemişti. Aliço'nun yaşlılığı kendisini göstermeye başlamıştı. Akşam karanlığı basarken Aliço, güreşteki hamlelerinin istediği hızda olmadığını anlamıştı.

Ama, Aliço gaddar olduğu kadar da mertti. Her şeyin hakkını vermesini bilirdi. Müteessir de değildi. Yusuf'un başpehlivanlığa layık olduğunu anlamıştı. Artık güreşi rahatça bırakabilirdi. Adalı Halil Pehlivan'la Yusuf'un bu meydanı layıkıyla dolduracaklarından emindi. Bunları düşünerek bu genç pehlivana karşı eskiden güreştiği gibi pek gaddarca güreşmemeğe karar verdi. İçten boğmalarında pek hoyrat davranmıyor, budamaları ve tırpanları daha yumuşak vuruyordu.

Aliço'nun gittikçe daha yavaşladığını gören yaşlı güreş severler, onun ne denli büyük güreşlerini gördüklerinden, onun bu son güreşinde yorulup alta düşmesini istemiyorlardı.

26 sene Kırkpınar Başpehlivanlığı'nı kazanmış bir kimsenin şerefine ve şanına layık bir şekilde güreşi terketmesini istiyorlardı. Artık karanlık iyice bastırmıştı. Aliço yaşlı haliyle genç bir delikanlı gibi bütün gün güreşmiş ve oyundan oyuna geçerek güreşin bütün inceliklerim göstermişti. Yusuf da ne kadar usta bir pehlivan olduğunu ispat etmişti.

Güreşi beraber ayırmak isteyenlere Aliço'nun meydan ortasından şöyle bağırdığı duyuluyordu: “A be burası Kırkpınar’dır. Er meydanıdır buncağız. Burada yenişene kadar güreş tutulur. Zift fıçıları, çıralar ne güne durur? Tutuşturun oncağızları. Pişmiş güreş yarıda konur mu hiç? Bu kızancağıza yenilmek kaderimde varsa ko verin yensin beni. Hem ben artık bu er meydanından çekileceğim. Aliço’yu yenmek talihini bir daha bu Yusufçağız nerden bulcak?”

Bu sözleri duyan Koca Yusuf, bir his sağanağına tutulur, gözleri nemlenir, Kel Aliço’nun ellerine kapanır ve büyük ustanın elini öper, ve şöyle der:

“Ustaların ustası, pehlivanların pehlivanı koç yiğit ağam benim. Gel bırakalım bu güreşi, sözlerinle yendin sen beni. Elimde, ayağımda dermanım kalmadı. Bu söylediklerinden sonra tutamam gayrı ben seni. İstersen sen tut beni, vur sırtımı yere.”

Aliço da duygulanmış ağlamaklı olmuştur…

“Bu meydan bundan sonra senindir. Senin gibi bir pehlivan ortaya çıktıktan sonra gözüm arkada kalmadan ayrılacağım buralardan. Ödül de, pehlivanlıkta senindir. İkisine de güle güle sahip ol. İkisi de sana helal olsun oğul.” der ve Koca Yusuf’u galip ilan eder. Artık meydanların tek hakimi vardır. Koca Yusuf

 
Kaynak : Şefik, Eşref, Tarihî Türk Güreşçileri, Sayfa: 103http://www.kelalico.net adresinden alınmıştır.

3 yorum:

Selman ÇETİNKAYA dedi ki...

insan geçmişe gitmek istiyor..o anları yaşamak heyecanını tatmak istiyor..ne yiğit güreşçiler varmış..

Adsız dedi ki...

Ne büyük saygı...Emeğine sağlık.

Unknown dedi ki...

RUHLARINIZ ŞAD OLSUN. NE MÜBAREK İNSANLARMIŞSINIZ.BİRDE YAŞADIĞIMIZ ŞU GÜNLERE BAK. SİZLER EŞSİZ İNSANLARSINIZ. BİZLERİN KAHRAMANLARI GURURUMUZSUNUZ. AĞLAMAMAK ELDE DEĞİL.

Yorum Gönder