Perşembe, Kasım 03, 2011

Bir efsane Gary Goodridge, ve hapları...

15 yıl önce, ilk UFC maçını insanın kanını donduran ardarda 8 dirsek darbesiyle kazanan Gary 'Big Daddy' Goodridge, şimdilerde 45 yaşında, emekli koltuğunda, hafıza, tiroid ve depresyon haplarıyla boğuşuyor...

Biraz duygusal bir cümleyle başladım, ama aslında amacım duygusal bir yazı yazmak değil. Amacım bu çok sevdiğim MMA fenomeninin (ve boks, kickboks ve diğer kontakt sporlarının) karanlık yüzünü de tartışmaya açmak, sorgulamak, düşünmek, düşündürmek...

Geçen gün internette dolaşırken, tesadüfen Morgan Campbell'in geçtiğimiz Nisan ayında Gary Goodridge ile yaptığı bir röportaja denk geldim. (Buyrun orjinali burda: http://bit.ly/mD888j ) Röportaj yukarda yazdığıma benzer bir cümleyle açılıyor. Ardından yazar, Goodridge'ın kullandığı hapları sıralıyor:

Tirod için Levoxyl,

depresyon için Cipralex,

hafıza için Aricept...

MMA'in kuralsız yıllarında IVC, UFC, PRIDE ve daha birçok organizasyonda 47 MMA maçına ve 38 kickboks maçına çıkan Goodridge, inanılması güç bir kariyeri geride bırakmış durumda. Sportif başarıdan çok, gerçek bir gladyatör hikayesi... Asla pes etmeyen bir yürek ve şampiyon değil ama seyircilerin sevgilisi olmaya yönelik bir kariyer... Kimi zaman eldivensiz bir şekilde gecede 3 maça çıkmış, kazanmak için kafa atmak, hatta rakibinin mayosunun içine ayağını sokmak zorunda kalacak kadar ilkel ve temel güdülerle korkunç savaşlara girmiş çıkmış bir adam... Tabi bununla birlikte kafaya darbeye odaklanmış bir spor olduğu için kickboksun MMA'den daha da zararlı sayılan bir spor olduğunu da ekleyelim... Dile kolay... 47 MMA maçı, 38 kickboks maçı...

Gary Goodridge'ın hikayesi aslında bilekgüreşi ile başlıyor. Gary bilek güreşinde bir dünya şampiyonu! Hatta o kadar iyi bir bilek güreşçisi ki, tüm zamanların spor branşları arasında gelmiş geçmiş en dominant sporcusu sayılan bilek güreşi efsanesi John Brzenk'i mağlup edebilmiş birkaç adamdan biri. Yani kuldan korkmasına imkan olmayan bir adammış Gary anlayacağınız ...

Derken birgün arkadaşlarıyla tesadüfen UFC 3'ün kasedini izlemişler ve arkadaşlarının gazıyla bir anda kendini UFC 8'de dövüşmek üzere bulmuş Gary. Dönemin bütün efsane MMA'cileri gibi Gary de ilk dövüşüne çıkarken ne kadar korktuğunu anlatıyor; "Saklanmak istiyordum. Aman tanrım ben ne yapıyorum böyle diye düşündüğümü hatırlıyorum. Oradaydım çünkü bu işin pek bir yere gideceğini sanmıyordum" diyor. Düşünsenize o dönemlerde bu sporun bir adı bile yok... Hatta spor değil, sadece Ultimate Fighting diye bir ödüllü dövüş etkinliği. O kadar... Herşey serbest!..

Gary Goodridge, herhangi ciddi bir dövüş sanatı eğitimi olmadan çıkıyor o gün UFC 8'deki ilk maçına. Rakibi Paul Herrera isimli bir güreşçi... Sonrasını hepimiz biliyoruz. Herrera'nın iki kolunu 'ters çarmıh' pozisyonunda yakalayan Goodridge, önce rakibinin göğüs uçlarını sıkıştırmaya çalışıyor - bir benzerini daha görmedim bu hareketin daha! - ardından da Herrera'nın açıkta kaldığını farkettiği kafasına ardarda dirsekleri yapıştırıyor... Hakem Big John McCarthy'nin bugün hala "keşke o maçı daha erken bitirseydim" dediği birkaç maçtan biri olarak arşivlerde yerini almış bir maç...

Birkaç maç daha ve Gary Goodridge bir anda kendini Japonya'da bulmuş. Amerika'nın aksine, o dönem Japonya'da bu işte inanılmaz büyük paralar dönmeye başlamış, millet bu dövüşleri izlemek için stadyumları doldurur olmuş. Bu işin adına da MMA denmeye başlanmış...

Gary'nin Japonya'da PRIDE ve K1'de nakavt ettiği ve nakavt edildiği inanılmaz maçlar ard arda gelmeye başlamış. Yense de yenilse de, herşeyini ortaya koyan tarzıyla seyircilerin en sevdiği dövüşçülerden biri oluvermiş.

Gary'nin 1997 senesinde PRIDE 1'deki Oleg Taktarov galibiyeti PRIDE'ın gelmiş geçmiş en ünlü nakavtlarından biri... Ben de çok iyi hatırlıyorum, bu maçı ilk izlediğimde Gary Goodridge'ın yerde nakavt olmuş yüzüstü yatan Taktarov'a vurmaya devam edişinden oldukça rahatsız olmuştum. Şok ediciydi...

Ardından MMA'in gelmiş geçmiş en hırçın ve psikopat isimlerinden Gilbert Yvel maçı gelmiş... Daha maçın 28. saniyesinde Yvel'in tek bir yüksek tekmesiyle hayatında ilk defa nakavtı tadan Gary Goodridge, bu sefer belki de PRIDE'ın daha da ünlü bir kaç nakavtından birinde, ama diğer roldeydi... O tekmeyle birkaç dişi birden düşen Gary, "Sanırım ilk kafa travmamı orda geçirdim" diyor. "Ve ondan sonra birkaç tane daha geçirdim" diye devam ediyor.

Gary Goodridge'ın kariyeri boyunca karşılaştığı rakipler arasında kimler yok ki! Fedor Emelianenko, Igor Vovchancyhn, Alistair Overeem, Heath Herring, Jerome LeBanner, Don Frye, Pedro Rizzo, Rodrigo Nogueira, Alexey Ignashov, Peter Aerts, Remy Bonjasky!.. MMA ve K1'in neredeyse bütün efsane isimlerinin olduğu bir listede!

Kariyerinin sonlarına doğru yenilgi üstüne yenilgi alan ve en son Bulgaristan'da olmak üzere, ufak organizasyonlarda doğru dürüst testlerden bile geçmeden maçlara çıkan Gary'nin kızkardeşi (aynı zamanda menejeri), "Gary'nin son maçlarından sonra soyunma odasında ona sorular sorup, hafıza testleri yapardım. Sonra da o görmeden gidip ağlardım" diyor.

Gary'nin biyografisi Gatekeeper'ın yazarı Mark Dorsey, "Gary'nin beyin fotoğrafları görmedim, ve görmek istediğimden de emin değilim. Muhtemelen beyninde bir Alzheimer hastası gibi siyah lekeler vardır" diyor...

Bugün Gary, Facebook'ta 5000 arkadaşı geçtiği için ikinci profilini açmış durumda. Konuşurken dili sürçüyor, 10 sene öncesinden çok daha yavaş, ama birçoğunun gözünde de bugünkü MMA yıldızlarının asla boy ölçüşemeyeceği bir efsane mertebesinde...

"Neden emekli olayım ki?" diyor; "Neden birkaç beyin hücresine daha tutunayım? Nasıl olsa bütün yaşlı insanlar ölmüyor mu? Bütün genç insanlar yaşamıyor mu? Sonuçta hepimizin gideceği yer aynı..."

3 yorum:

NigelfuckinBenn dedi ki...

büyük adam vesselam. Llyod Van Dams ı tepelemesi favorimdir.güzel yazı.

Alkan Gültekin dedi ki...

Geçen aylarda rastladığım bir yazıda gördüğüm terim; gatekeeper: UFC gibi dövüş organizasyonlarında ilk maçına çıkan adamların karşılaştığı veya bir dövüşçünün title shot kazanmak için dövüştüğü, nispeten daha tecrübeli ancak şampiyonluğa oynayacak kadar yetenekli olmayan veya kariyerlerinin bir yerinde şampiyonluk maçlarını kaybetmiş dövüşçüler. UFC'deki bazı gatekeeper'lar: Kampmann (vs. Shields), Leonard Garcia (vs. Nam Phan), Frank Mir (vs. Lesnar), Chris Lytle, Stephan Bonnar. Frank Mir dışındakiler slugfest'e eğilimli olup pek gameplan yanlısı adamlar değildirler, ancak dövüşleri her zaman heyecanlı ve eğlenceli olmaya adaydır (ilk aklıma gelenler: Kampmann vs. Sanchez, Garcia vs. Chan Sung Jung, Chris Lytle vs. Matt Serra / Kos, Stephan Bonnar vs. Jon Jones).

frankello dedi ki...

şunu geçen görmüştüm baya moralimi bozdu.bazıları buna tik diyor ama ben bir cok backstage görüntüsünü izledim mirkonun ama böle görmemiştim hiç cok canım sıkıldı acikcasi.

http://www.youtube.com/watch?v=nagpGfyMPmw

Yorum Gönder